25 Ekim 2011 Salı

Tuz Çevirme Ritüeli

Tuz çevirme geleneğini bilmeyen yoktur herhalde...

Annanem bir tutam tuzla benim tüm gün huzurlu hissetmeme vesile oluyordu, bu nedenle bahsettiğim geleneğin sürüp gitmesini çok isterim...

Tuz çevirme denen şey, nazara karşı bir nevi önlem sayılıyor.

Kötü niyetli ya da iyi niyetli dahi olsa nefsani bakışların yaydığı, negatif enerjiden kişiyi arındırma çabası olarak tanımlıyorum ben.

Örnek1: Ayşe Fatmaya baktı, Fatmanın bilmemnesini çok beğendi ve keşke bende de o bilmemneden olsaydı neden benim de bilmemnem yok diye içerledi, içerlerken de Fatmaya ve bilmemnesine uzun uzun bakarak 'aaahhh keşke bende de olaydı...' diyerek içinden geçirdi ve Ayşe' nin olumsuz enerjisi Fatmaya kaçtı;) Bu durumda Fatma' ya nazar değdi yani Ayşe' nin olumsuz enerjisi Fatmanın halsiz, bitkin hissetmesine veya sürekli oraya buraya çarpan sakar bir insan olmasına sebep oldu...

Bu nazar değmesi, değdiren kişinin istemeden de yaptığı birşey olduğundan bizler genelde birilerine nazar değdirmemek için 'Maşallah!' ünlemini kullanarak Allah ın karşımızdakini korumaya almasını dileriz.

Örnek: Ayşe Fatmaya baktı, Örnek1' deki gibi hissetti ve Maşallah!, bilmemenen güzelmiş güle güle kullan dedi ve olası nazar çarpması eyleminden Fatma' yı kurtardı;))

Gelelim tuz çevirme eyleminin yapımına;
Bir tutam tuz alınır, ananeler içinden 3 kere ihlas okur, üç kere torunlarının başından tuzu çevirir. Sonra isterse bildiği diğer tüm duaları da okur ve tuzu isteğe bağlı olarak ocakta yakar ya da suda eritip kapı önüne döker:)

Tuz çevrilirken annaneler çok esner çok çok esner, esneyince de değen nazarların çıktığına inanılır...

Güzel bakalım, güzel düşünelim, hep pozitif olalım hep pozitif elektrik yayalım derim, arada sırada tuz çevirmesek de dualarla ruhumuzu bedenimizi arındırmaya çalışalım derimmm drın drınnnnn...

Nasıl Unutacağız Yunus'un O Bakışlarını....

Başımıza bir çıkar var galiba, Rabbim sonumuzu hayretsin...

Bakamıyorum televizyon ekranına, Yunus' un enkaz altında verdiği onca mücadeleyi düşünmeden edemiyorum. O yavrucak, o karanlıkta, cesetlerin arasında ne düşündü, ne hisetti ve sonunda enkazdan çıkarılırken nasıl hayata sımsıkı tutundu. Biliyor muydu acaba çıktığında ambulansta pes edeceğini, gözünü hayata ambulansta yumacağını...

Kardeşin kardeşi vuruşu mu yaksın canımızı, gencecik ana kuzularının görevlerini yaparken çatışmada veda edişi mi hayata... ya da enkaz alıtına eşi ve dört aylık bebeğini bırakan babanın çaresiz ağlayışı mı...

İsyankar olamayacağım elbette, Allah' ın takdiri bunlar da...

Canım yanıyor sadece,

İçim sızlıyor...
Aklıma "sorun" ismini taktığım ufak ayrıntılar geliyor
Kızıyorum kendime...
Şükretmek gerekirken aldığımız havaya,
Tezgahta düşüp duran içi boş su şişesine sinirlenip zindan edebiliyoruz hayatı kendimize...

Herşey insanlar için...
Ve her işin sonu hayır,
Allah kalanlarımıza gani gani sabır versin,
Allah şimdi dışarda yatmak zorunda olanlara yardım etsin,
Allah bizi bunca acıyı kendine ders eyleyenlerden etsin
Amin...

5 Ekim 2011 Çarşamba

Gribe ve Nezleye Karşı Kış Çayı



Hava değişimyle yaşadığımız; halsizlik, burun akması -ya da "akamaması": bu daha kötü-, gözlerde yanma, baş ağrısı gibi belirtilere, en güzel cevap hazırladığım kış çayı karışımı oldu:
Malzemeler;
1 küçük kök zencefil
3 parça havlıcan
1 parça çubuk tarçın
2 yemek kaşığı ıhlamur
1 tutam ada çayı
1 çorba kaşığı ekinezya
1 çorba kaşığı bamya çiçeği
4-5 adet karanfil
2-3 adet kuşburnu
iri dilimlenmiş yarım elma (kabukları ile birlikte)
1 dilim limon (kabuğu ile birlikte)

Yapılışı;

Çubuk tarçın havlıcan ve zencefil biraz geç demlendiğinden önden bir taşım kaynatıyoruz,(500ml su içerisinde)

5 dakika kadar bekletip, kalan malzemeleri de üzerine ekleyip yine kaynatıp hemen ocaktan alıyoruz,

bir 5 dakika kadar daha tüm karışımı soğumaya bırakıyoruz.

toplam 10 dakikada demlenmiş kış çayımızı nefis kokusu ve tadıyla misler gibi içiyoruz...

CANLAR...